Marka Hakkı
Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilebilmesini sağlayan birtakım özel isim veya işaretlerdir. Kişi adları dahil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her türlü işaretten oluşabilir. Marka olarak tescil edilen ayırt edici şekil, sözcük gibi işaretlerin maddi bir varlığı yoktur. Dolayısıyla marka, gayrı maddi mallar kategorisinde kabul edilir.
Marka hakkı, marka sahibine belirli bir süre boyunca markasını sadece kendisinin kullanma hakkı verir ve diğerlerinin markayı izinsiz kullanmalarını veya taklit etmelerini yasaklamaktadır. Marka hakkı herkese karşı ileri sürülebilen ve herkes tarafından ihlal edilebilen mutlak bir haktır. Marka sahibinin söz konusu marka hakkını konu alan düzenlemeler Türk Hukukunda 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nda (“SMK”) yer almaktadır. Esasen markaların tescili zorunlu değildir. Ancak tescil, marka üzerindeki hakların ispatını kolaylaştırarak, marka hakkının ihlalini engelleyen önemli bir araçtır. Marka tescili için başvuru yapılacak olan kurum Türk Patent ve Marka Kurumu olup SMK’nın 11. maddesinde sayılan gerekli belgeler ibraz edilerek başvuru yapılır. Başvuru yapabilecek nitelikteki kişiler ise SMK’nın 3. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yerleşim yeri olan veya sınai ya da ticari faaliyette bulunan gerçek veya tüzel kişiler, Paris Sözleşmesi veya 15/4/1994 tarihli Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması hükümleri dâhilinde başvuru hakkına sahip kişiler, karşılıklılık ilkesi uyarınca, Türkiye Cumhuriyeti uyruğundaki kişilere sınai mülkiyet hakkı koruması sağlayan devletlerin uyruğundaki kişiler olarak sayılmıştır. Başvuruda şekli bir eksiklik olması durumunda başvuru sahibine iki aylık düzeltme süresi tanınır. Sonrasında SMK’nın 5 ve 6. maddesinde sayılan mutlak ret veya nispi ret sebeplerinin bulunup bulunmadığı incelenir. Başvuru incelemesinin tüm aşamaları tamamlandıktan sonra başvuru Marka Bülteni’nde yayınlanır. Markaya ilişkin itirazlar, yayın tarihinden itibaren iki ay içinde yapılmalıdır. İki ay itiraz olmazsa başvuru kabul edilir. Marka tescilinin korunması, başvuru tarihinden itibaren başlar ve on yıl sürer. Koruma süresinin sona ermesi durumunda yenileme talebi marka sahibi tarafından koruma süresinin sona erdiği tarihten önceki altı ay içinde yapılır ve aynı süre içinde yenileme ücretinin ödendiğine ilişkin bilginin Kuruma sunulması gerekir. Tescilli markayı kullanma hakkı münhasıran marka sahibine ait olan bir haktır.
Marka Hakkına Tecavüz Halleri
Marka hakkının ihlali bir başka kişi, işletme veya kuruluşun tescil edilen markayı sahibinin onayı olmaksızın, hukuka aykırı bir şekilde kullanması veya taklit etmesi anlamına gelir. Marka hakkının ihlalini oluşturan durumlar SMK’nın 29. maddesinde;
- Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak ihlal sebebidir. Bu kullanım şekilleri;
- Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması,
- Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması,
- Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması olarak sayılmıştır.
- Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek,
- Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak,
- Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek marka hakkı ihlali olarak sayılmıştır.
Marka Hakkına Tecavüz Edilen Marka Sahibinin Başvurabileceği Hukuki Yollar
Markası ihlal edilen marka sahibi tarafından mahkemeden SMK’nın 149. maddesi uyarınca; marka ihlaline neden olduğu düşünülen fiilin tecavüz teşkil edip etmediğinin tespitini, muhtemel tecavüzün önlenmesini, tecavüz fiillerinin durdurulmasını, tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazminini, tecavüzü oluşturan ürünlere ve münhasıran bunların üretiminde kullanılan cihazlara el konulmasını ve bunlar üzerinde kendisine mülkiyet hakkı tanınmasını, haklı sebeplerin varlığı halinde söz konusu durumun gazete ve benzeri vasıtalarla ilan edilmesini veya ilgililere tebliği talep edilebilir.
Marka Sahibinin Tazminat Hakları
SMK’nın yukarıda zikredilen 149. maddesindeki marka sahibinin maddi ve manevi tazminat hakları, devamındaki 150 ve 151. maddenin hükümlerinde daha ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Ancak söz konusu maddelerde manevi tazminata ilişkin hüküm bulunmadığından maddi tazminat için ayrıntılı düzenleme yapıldığını ve manevi tazminat açısından genel hüküm olan 11/1/2011 tarihli ve 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 58. maddesindeki esaslara göre istemde bulunulabileceğini belirtmekte fayda vardır. TBK uyarınca manevi tazminat haksız fiil hükümleri kapsamında olduğundan kusur şartı aranmaktadır. Yargıtay içtihatlarında kusurun bulunduğu her marka tecavüzü durumunda mutlaka manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği belirtilmektedir.
Maddi tazminat talep etme hakkı marka sahibinin marka hakkına tecavüz edilmesi nedeniyle doğan maddi kayıpları kapsar. Marka hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Hak sahibinin uğradığı zarar, fiili zararı ve yoksun kalınan kazancı kapsamaktadır. Fiili zarar; marka sahibinin tecavüz nedeniyle doğrudan doğruya uğradığı ve malvarlığında eksilmeyle sonuçlanan kaybı ifade eder. Bilirkişi giderleri, keşif, marka tecavüzünün tespiti, tecavüze konu ürünlerin nakliyesi, imhası gibi giderler fiili zarar olarak kabul edilebilir. Yoksun kalınan kazanç ise fiili zarardan farklı olarak hayatın olağan akışına göre malvarlığında meydana gelebilecek bir artışın, zarar verici eylem sonucu kısmen veya tamamen engellenmesi nedeniyle meydana gelen zarardır. Yoksun kalınan kazancın hesaplanabilmesi zor olduğundan bu konuda marka sahibine seçimlik haklar tanınmıştır. Marka sahibi; marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı elde edebileceği muhtemel gelire göre, marka hakkına tecavüz edenin elde ettiği net kazanca göre veya marka hakkına tecavüz edenin bu hakkı bir lisans sözleşmesi ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre yoksun kaldığı kazancı talep etme hakkına sahiptir.
Son olarak marka hukukuna özgü bir tazminat türü olan itibar tazminatı talebi de SMK’nın 150/2. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre marka hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda marka hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir. Bu tazminat türü yukarıda açıklanan maddi ve manevi tazminat türünden ayrı olarak talep edilebilen ve markanın itibarını onarmayı amaçlayan ayrı bir tazminat türüdür. Söz konusu tazminat türü tecavüzü oluşturan ürünlerin üreticisi dışında bu ürünlerin dağıtımını yapan ve pazarlayan kişilere karşı da ileri sürülebilecektir.
Marka Hakkı İhlalinden Doğan Tazminat Taleplerinde Zamanaşımı
Marka hakkı ihlalinden doğan alacak talepleri hakkında TBK’nın zamanaşımına ilişkin hükümleri uygulanır. Hukuki niteliği itibariyle haksız fiil olan marka ihlalinden doğan tazminat hakkı TBK’nın 72. maddesi uyarınca marka sahibinin ihlali ve marka ihlalinde bulunan tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve her halde marka ihlalinin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Marka Hakkına Tecavüz Durumunda Cezai Sorumluluk
Marka hakkına tecavüz durumunda uygulanabilecek olan cezai yaptırımlar SMK’nın 30. maddesinde düzenlenmiştir. Bu yaptırımların uygulanabilmesi için söz konusu markanın Türkiye’de tescil edilmiş olması şarttır. İlgili madde uyarınca;
- a) Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
- b) Marka koruması olduğunu belirten işareti mal veya ambalaj üzerinden yetkisi olmadan kaldıran kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
- c) Yetkisi olmadığı hâlde başkasına ait marka hakkı üzerinde devretmek, lisans veya rehin vermek suretiyle tasarrufta bulunan kişi iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
Belirtmek gerekir ki etkin pişmanlık mekanizmasına kanunun 30/7. maddesinde yer verilmiştir. Buna göre başkasının hak sahibi olduğu marka taklit edilerek üretilmiş malı, satışa arz eden veya satan kişinin bu malı nereden temin ettiğini bildirmesi ve bu suretle üretenlerin ortaya çıkarılmasını ve üretilmiş mallara el konulmasını sağlanması hâlinde hakkında cezaya hükmolunmaz.
Bu sayılan suçların soruşturulması ve kovuşturulması marka sahibinin şikayetine bağlıdır. Tescilli markanın sahibi olan ve marka korumasından doğan hakları tecavüze uğrayan gerçek veya tüzel kişiler şikayet hakkını kullanabilir.
Marka Hakkından Doğan Uyuşmazlıklarda Görevli ve Yetkili Mahkeme
Marka hakkı sahibi tarafından, üçüncü kişiler aleyhine açılacak hukuk davalarında yetkili mahkeme, davacının yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği yahut bu fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahkemesidir. Görevli mahkeme ise fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi ile fikri ve sınai haklar ceza mahkemesidir. Fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu mahkemenin görev alanına giren dava ve işlere, asliye hukuk mahkemesince; fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi kurulmamış olan yerlerde bu mahkemenin görev alanına giren dava ve işlere, asliye ceza mahkemesince bakılır.
SONUÇ
Marka hakkı, teşebbüslerin ürünlerini veya hizmetlerini diğerlerinden ayırt etmek için kullandığı özel işaretleri koruma altına alan ve marka sahibine ait bir haktır. Marka hakkının ihlali, marka sahibinin izni olmadan başka bir kişi veya kuruluşun aynı veya benzer işaretleri kullanması veya taklit etmesi anlamına gelir. Marka hakkı sahipleri, böyle bir tecavüz durumunda 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’na başvurarak tescilli markalarını koruma altına alabilirler. Marka ihlali durumunda marka sahibinin başvurabileceği hukuki yollar arasında mahkemeden tecavüzün tespiti, önlenmesi, tecavüz fiillerinin durdurulması, maddi ve manevi zararın tazmini, tecavüz konusu ürünlere el konulması gibi talepler bulunur. Ayrıca, sınai mülkiyet hukukuna özgü itibar tazminatı marka hakkının itibarını onarmayı amaçlayan bir taleptir. Zamanaşımı süreleri Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesindeki sürelere göre belirlenir. Marka sahibinin suç duyurusunda bulunması halinde ise soruşturma sonucunda tecavüz olgusunun varlığına karar verildiği takdirde SMK’nın 30. maddesindeki cezai yaptırımların uygulanması söz konusu olur. Marka hakkından doğan uyuşmazlıklarda yetkili Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, davacının yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği veya etkilerinin görüldüğü yer mahkemesidir.
Soru ve önerileriniz için ulaşabilirsiniz.
Celik & Atci Attorney Partnership

